Gök Gürlerken Telefon Kullanılır mı? Korku, Merak ve İnsan Davranışının Psikolojisi
Bir psikolog olarak insan davranışlarını incelerken en çok ilgimi çeken şey, doğa olayları karşısında gösterdiğimiz tepkilerin yalnızca dış dünyaya değil, iç dünyamıza da ayna tutmasıdır. Gök gürültüsü gibi basit bir doğa olayı bile, aslında zihnimizin derinliklerinde bastırılmış korkuları, kontrol ihtiyacını ve teknolojik bağımlılıklarımızı açığa çıkarır.
Peki, gerçekten gök gürlerken telefon kullanılır mı?
Bu sorunun cevabı yalnızca fiziksel güvenlikle değil, psikolojik reflekslerimizle de ilgilidir.
Korkunun Bilişsel Temelleri: Beynin Tehdit Algısı
Bir gök gürlediğinde beynimizde ilk devreye giren bölge amigdala olur. Amigdala, “tehdit” sinyallerini algılar ve bedeni savunma moduna sokar. Bu süreçte, kalp atışları hızlanır, avuç içleri terler, dikkat daralır. Ancak modern insan için bu doğal refleksler genellikle bastırılmıştır.
Telefon kullanırken, özellikle sosyal medya ya da mesajlaşma gibi aktivitelerle meşgulsek, beynimiz iki farklı sistem arasında çatışma yaşar:
– Bir yanda bilişsel kontrol (telefonu kullanmaya devam etme isteği),
– Diğer yanda ilkel savunma sistemi (tehlikeyi algılama refleksi).
Bu çatışma, gök gürültüsü anlarında yaşadığımız “gergin ama devam eden” davranış biçimini açıklar. Aslında telefon elimizden düşmez çünkü o an hissettiğimiz kontrol kaybını, dijital dikkatle telafi etmeye çalışırız.
Duygusal Boyut: Korkudan Kaçmak mı, Bağ Kurmak mı?
Gök gürlediğinde birçok insanın refleks olarak birine mesaj atması ya da sosyal medyada paylaşım yapması tesadüf değildir. Bu davranışın altında duygusal regülasyon süreci yatar. İnsan, korku anlarında yalnız kalmak istemez.
Bir gök gürültüsü esnasında telefon kullanmak, psikolojik olarak “yalnız değilim” hissini yeniden inşa etme çabasıdır. Kimi için bu, sevdiklerine ulaşmak anlamına gelir; kimi içinse sosyal medya akışında gezinmek, dış dünyanın devam ettiğini hatırlamanın bir yoludur.
Bu noktada telefon, yalnızca bir cihaz değil, modern güven nesnesi haline gelir. İnsan zihni için güven hissi, bazen bir ses tonu kadar somut, bazen de bir bildirim sesi kadar soyut olabilir.
Sosyal Psikoloji Perspektifinden: Kolektif Korku ve Paylaşım Kültürü
Toplum olarak gök gürültüsüne verdiğimiz tepkiler, bireysel olmaktan çok sosyal öğrenme ile şekillenir. Çocukken yetişkinlerin bu sese nasıl tepki verdiğini gözlemleriz: Kimi dualar eder, kimi pencereleri kapatır, kimi televizyonu kapatır. Bu davranış kalıpları, bilinçdışımızda yer eder.
Ancak günümüzde bu tepkiler yerini dijital paylaşımlara bırakmıştır. “Gök gürlüyor, çok korkunç!” gibi bir tweet ya da hikâye paylaşmak, aslında eski dua refleksinin dijital versiyonudur.
Bu, korkuyu bastırmanın değil, toplumsal olarak paylaşmanın bir yoludur.
Sosyal psikoloji açısından bu durum, modern insanın korku karşısında kolektif dayanışma biçimi geliştirdiğini gösterir. Artık yalnızca sığınmıyoruz; aynı anda binlerce insanla “aynı gökyüzünü paylaşıyoruz” hissini yaşıyoruz.
Risk Algısı ve Gerçeklik: Bilim Ne Diyor?
Fiziksel açıdan bakıldığında, şimşekli fırtınalarda telefon kullanmak genellikle kapalı alanlarda güvenlidir. Ancak açık alanda, özellikle metal yüzeylerle temas hâlindeyken risk artar.
Psikolojik açıdan ise, bu riskin abartılması veya küçümsenmesi tamamen bireyin tehdit algısına bağlıdır.
Bazı insanlar en ufak gürültüde telefonu kenara bırakır, bazılarıysa hiçbir şey olmamış gibi devam eder. Bu fark, geçmiş deneyimler, travmalar ve öğrenilmiş güvenlik kalıplarıyla ilgilidir.
Yani, gök gürlerken telefon kullanmak yalnızca bir davranış değil; kişilik yapısının, korku eşiğinin ve bilişsel dengenin bir yansımasıdır.
Sonuç: Gök Gürültüsüne Karşı Zihinsel Aynalarımız
Gök gürlerken telefon kullanmak, bir yönüyle tehlikeli bir alışkanlık, bir yönüyle ise insanın psikolojik savunma mekanizmasının çağdaş versiyonudur. Kimi için bu, doğadan kaçıştır; kimi için bağ kurma aracıdır.
Psikolojik açıdan en ilginç olan, gök gürültüsünün hâlâ bizde bir şeyleri tetikliyor oluşudur. Çünkü bu ses, yalnızca atmosferin değil, bilinçaltımızın da yankısıdır.
Sonuçta asıl soru şudur: “Gök gürlerken telefonu mu tutuyorsun, yoksa kendini mi?”
Bu sorunun cevabı, hem modern insanın teknolojik bağımlılığını hem de içsel güven ihtiyacını gözler önüne serer.
Ve belki de gökyüzü, her gürleyişinde bize sessizce bunu hatırlatıyordur: Doğa konuşur, biz ise onu susturmak için ekranımıza dokunuruz.